“Bir kahve içer miyiz?” Bu soru içinde farklı bir anlam barındırır. Yorgunsanız sizi kendinize getiren, dertliyseniz rahatlatan, bir iş görüşmesinin başında heyecanlıysanız sizi biraz olsun yatıştıran bir eyleme açılan kilit sorudur. İçinde bir sihir vardır adeta. İnsanlar arasında bir sıcaklık yaratır, samimiyet ifadesidir. Kahve içmek hem başlı başına önemli, hem de o anı paylaşmak için bir bahanedir.
İşte hayatımızın içinde bu denli özel bir yere sahip olan, keyif veren kahveyle ilgili bilgilendirici ve kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar… Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ve Şekerbank’ın ana sponsorluğuyla düzenlediği, küratörlüğünü Ersu Pekin’in yaptığı serginin adı, “Bir Taşım Keyif – Türk Kahvesinin 500 Yıllık Öyküsü”…
Dünyanın sudan sonra en çok içilen içeceği kahve hakkında merak ettikleriniz ve daha fazlasına bu sergide ulaşabilirsiniz. Bu sayede Topkapı Sarayı’nın havasını solumak da cabası! İstanbul’daki koşuşturmacalı hayatların içinde bu fırsat her zaman ele geçmiyor. Kahve ve kahve kültürüyle ilgili yaklaşık 800 eserin yer aldığı “Bir Taşım Keyif”, bugüne dek ülkemizde kahveyle ilgili düzenlenen en kapsamlı sergi…
Her zaman yeşil bir bitki olan kahvenin kırmızı meyvesinin içinden çıkan çekirdekler kavrulup öğütüldükten sonra suyla pişirilerek bildiğimiz kahve içeceğine nasıl dönüşüyor? Sergide bu dönüşüm anlatılırken Türk kahvesinin nasıl pişirilmesi gerektiği konusunda da bilgi veriliyor. Ayrıca tarih boyunca çekirdekten bir fincan kahveye dönüşümün farklı aşamalarında kullanılan cezve, soğudan, güğüm ve ibrik gibi çeşitli nesneler sergileniyor.
İstanbul’un bilinen ilk kahvehanesinin 1554’te Tahtakale’de açıldığını sergiden öğreniyoruz. Okur-yazar kişilerin geldiği bu kahvehanede kitap okunduğu, tavla ve satranç oynandığını da… Osmanlı’da 16. yüzyıldan itibaren sayısı hızla artan kahvehaneler, sosyalleşmek için ideal mekanlar olmuş. Kahve ve kahvehane kültürü, Osmanlı’dan da dünyaya yayılmış. Ünlü filozof Jürgen Habermas’ın “kamusal alan (public sphere)” kavramını hatırlatıyor bu bilgi. 18. yüzyıl Fransa’sındaki kafelerin siyasi sorunların tartışıldığı mekanlar olduğunu ve kamusal alan oluşturarak toplumun demokratikleşmesine katkıda bulunduğunu savunur Habermas. Bugünkü kitle iletişim araçlarının, sosyal medyanın olmadığı o günlerde kahvehaneler insanların bir araya gelip fikirlerini paylaşmasına, tartışmasına, kendileri için önemli konularda fikir birliğine varmasına, kamuoyu oluşturmasına olanak sağlayan ortam görevi görüyormüş.
Sergide, kahvenin insanları birleştirici, buluşturucu yanı özelikle vurgulanmış. Farklı farklı insanlar bu içeceği sevmiş, kahve içmek birlikte yapılan bir aktivite olmuş. “Bir fincan kahvenin sunduğu keyif herkes için aynıdır, ortaktır. … 16. yüzyıldan bu yana Osmanlı toplumunda kahve, bahanedir; gerçek olansa bir arada keyiflenmenin yolunu keşfetmiş olmaktır” diye yazıyor sergideki bilgi panolarından birinde.
Sergide, kahvehanelerin, kahve içilen anların resmedildiği, kahvenin ikram kültüründeki yerini gösteren eski minyatürler, yağlıboya resimler, gravürler, fotoğraflar görülebilir. Bu eserler, eskiden kahve içilen ortamların kültürü hakkında bize bilgi veriyor. 1858-1930 yılları arasında yaşamış Ressam Hoca Ali Rıza Bey’in kahvehane ve kahve kültürünü yansıtan resimleri de sergide ayrı bir bölümde sergileniyor.
Kahve içmek için çeşitli dönem ve kültürlerde kullanılmış çeşitli malzeme, renk, boyut ve biçimlerde zarif fincanların sergilendiği bölüm de etkileyici…
Bugünkü Türk kahvesi fincanları çok eskiden de kullanılıyormuş meğer! Bunu da sergide keşfediyoruz. İzmir yakınlarındaki Panaztepe’de nekropol kazılarında bulunmuş, MÖ II. bine tarihlenen fincan formunda kulplu bir kap da sergilenen parçalardan biri…
Osmanlı’da 16. yüzyıldan bu yana içilen kahvenin 1478’de inşa edilen ve Osmanlı Sarayı’nın Kanuni Sultan Süleyman döneminde kahveyle ilk kez tanıştığı yer olan Topkapı Sarayı’nda sergileniyor olması da anlamlı… Sergiyi gezerken sarayda içilen kahveleri hayal edebilirsiniz.
Çok sevdiğimiz kahveyle ilgili daha çok şey öğrenmek, keşfetmek ve farkında olmak için 15 Haziran’a kadar vaktiniz var! Sergiden çıkışta şöyle köpüklü bir Türk kahvesi içmek için nereye gideceğiniz size kalmış… Ne mutlu ki İstanbul’da bunu yapabileceğiniz sayısız yer var. Bu keyfin kıymetini bilelim.
Kahve deyip geçmeyin, merak edip derine indikçe neler çıkıyor neler…
Sergi hakkında detaylı bilgi için: www.turkkahvesidernegi.org
(Keyifli Alışveriş Dergisi’nin Mayıs 2015 sayısında yayınlanmıştır.)
Baharcim ne guzel ifade etmissin bir fincan kahvenin anlamini. Okurken beni bir yerlere goturdu. Isvec´ten selam ve sevgilerimle.
Ali Bey, çok teşekkür ederim, beğendiğinize çok sevindim.