Son yıllarda Doğu Ekspresi’yle Kars’a gitmek çok popüler oldu. Türkiye’nin alıştığımız turizm merkezlerinin dışında bir yerin böyle ön plana çıkması beni mutlu ediyor. Geçtiğimiz şubat ayında ben de Kars’ı keşfettim ve izlenimlerimi bu yazıyla paylaşıyorum. Bence Kars gerçekten de, birazdan anlatacağım özellikleri nedeniyle, görülmesi gereken, kendine özgü ve farklı bir şehir. Özellikle Rusların yapmış olduğu güzel binaları, eski kiliseleri, Ani Harabeleri’ni, Çıldır Gölü’nü ve Boğatepe Köyü’nü beğendim. Kışın gittiğim için etrafın beyaz ve boş olmasını sevdim. Bir de dolaşırken gördüğüm kazları… Gerçekten de kentte dingin ve huzurlu bir hava vardı. Güzel restoran ve kafeleri var. Genel olarak bende olumlu bir izlenim bıraktı. Konuştuğum Karslılar, son yıllarda daha çok insanın şehirlerini keşfetmesinden çok memnun olduklarını söylediler. Ben gittiğimde hava da gayet güzeldi. İstanbul’da bu yıl nasıl kar çok az yağdıysa aynı şekilde Kars’ta da normalden daha az yağmış ve kış daha sıcak geçiyormuş ki konuştuğum birkaç kişi bundan memnun olmadıklarını dile getirdi. İklimin değiştiğini ilk kez bu yıl bu kadar fark ettik sanırım. Kars’ın havalimanının ismi Harakani… Burada yaşamış olan 11. yüzyıl tasavvuf alimi Hasan El Harakani’nin ismi verilmiş.
Bir zamanların metropolü Ani
Kars’ta ilk olarak Ani Harabeleri’ne gittik ve hala ayakta duran kent surlarının önünde dolaşan Kars kazları tarafından hoş bir şekilde karşılandık.
Ermeni Bagratlı devletinin elindeyken en parlak dönemini geçirdiği 10. yüzyıl sonu ve 11. yüzyıl başında yaklaşık 100 bin kişinin yaşadığı düşünülen Ani Kenti’nden bugüne kalanları görmek hem etkileyici hem de belki biraz hüzünlüydü. 2016’dan beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ani Harabeleri’nde, İpek Yolu’nun üzerinde kurulmuş olan bu önemli ticaret merkezinde yaşamış farklı kültürlere; Ermeniler, Bizanslılar, Selçuklular, Gürcüler ve Osmanlılara ait izler var. Yüzyıllardır ayakta kalmayı başarmış bu yapılar karşısında saygı ve hayranlık duymaktan başka bir şey yapamıyor insan… Arkada dağlar ve önde kahverengi-kızıl tonlarındaki taşlarla yapılmış bu yapılar, etkileyici manzaralar oluşturuyor. Hele bir de kar varsa, atmosfer bambaşka… Ani Harabeleri, bugün Ermenistan’la sınırımızı belirleyen Arpaçay Irmağı’nın hemen yanında. Selçuklu döneminden kalan, 1072 yılında yapılmış ve Anadolu’da inşa edilen ilk cami olduğu söylenen Ebu’l Manucehr Camii’nin kalıntılarından aşağıya bakarak Arpaçay’ın fotoğrafını çekebilirsiniz.
Ani’de en çok Abughamrents Aziz Gregory Kilisesi’nden etkilendim. Bu bölgede, konik kubbeye sahip bu tip kiliselere rastlanıyor. Kars şehir merkezinde Kars Kalesi’nin hemen yakınındaki 12 Havariler Kilisesi de güzel bir yapı ve 10. yüzyılda Ermeni Bagratlı Krallığı döneminde aynı tarzda yapılmış.
Bu kilise de Kars ve Ani’deki diğerleri gibi, tarih boyunca Hristiyanların hakimiyeti döneminde kilise, Müslümanların hakimiyeti döneminde ise cami olarak kullanılmış. Şehirleri ele geçirenler hakimiyetlerinin simgesi olarak dini yapıları dönüştürmüş.
Ani Harabeleri’ndeki en büyük yapı olan, kızıl taşlardan yapılmış etkileyici Ani Katedrali, dönemin ünlü Ermeni mimarı Trdat tarafından tasarlanmış ve 11. yüzyılda tamamlanmış. Trdat, Ayasofya’nın kubbesini de o dönemdeki bir depremden sonra tamir eden mimarmış. 2011’den bu yana restorasyon çalışmalarının devam ettiği Ani Harabeleri’ndeki yapıların içine girin, gezin, incelemeye vakit ayırın. Dışarıdan ayrı, içeriden ayrı güzellikler sunuyorlar.
Kars’ı Kars yapan ve farklı kılan özelliklerinden bir tanesi, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra 1918’e kadar 40 yıl boyunca Rusların yönetiminde kalması ve bu süre içinde şehre kazandırılan güzel taş binalar ve geniş caddeler. 19. Yüzyıl Baltık Mimarisi tarzında yapılan bu binaların arasında sanırım benim için en etkileyici olanı Katerina Sarayı oldu. Konumu ve önündeki dereye bakan şık beyaz sandalye ve masalarıyla bir masal gibiydi. Kars Kalesi’ne çok yakın olan bu yapı, Rusların Son Çarı II. Nikolay tarafından eşi Katerina için yaptırılmış. Bugün butik otel olarak hizmet veriyor.
Kars’ta Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağı’nı da gezdim. Darüşşafaka’nın beş kurucusundan biri olan Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Kafkasya Cephesi Komutanı iken Kars’ta bu konakta yaşamış. Konak, Kars Valiliği tarafından restore edilerek ziyarete açılmış.
Kars şehir merkezindeki güzel binaları görmek için yürüyerek dolaşmanızı tavsiye ederim. Ruslardan kalan güzel binaların bazıları bakımsızdı ve kullanılmıyordu. Belki turizmin gelişmesiyle bu binalar da yeniden hayat bulabilir diye düşündüm.
Biz Kars-ı Şirin Oteli’nde kaldık. Gördüğüm ve güzel olduğunu düşündüğüm diğer otellerse; Kar’s Otel, Hotel Cheltikov ve Katerina Sarayı Hotel…
Kristal Kar
Kars’ta kristal kar olduğunu gitmeden önce duymuştum… Kars’a giderken “kristal kar”ın fotoğrafını çekmeyi aklıma koydum, ama acaba nasıl yakalayacak, nasıl çekecektim? Kars’tan Erzurum’a doğru Doğu Ekspresi’nde giderken bana güneş yardımcı oldu. Güneşin vurduğu yerlerde kar öylesine parıldıyordu ki, sanki kristal tarlasında gidiyoruz gibiydi. İşte olmuştu, kristal kar karşımda bana poz veriyordu! Karslılardan aldığım bilgiye göre, bu kar tipi dünyada sadece Kars’ta ve Alpler’de varmış. Kayak için de çok uygunmuş. Bu nedenle Sarıkamış’ta kaymak herhalde çok keyifli olsa gerek.
Doğu Ekspresi’nde, bu tren yolculuğunu keyif için yaptığı anlaşılan çok insan vardı. Kars Tren Garı’nda yola çıkmadan önce trenin üstüne asılı olan Doğu Ekspresi tabelasıyla hatıra fotoğrafı çektirenlere bakan istasyon görevlileri de bu durumdan hoşnut görünüyor, gülümsüyorlardı.
Kars’ın en ünlü yemeği kaz eti. Ben ilk gün gördüğüm şirin kazlardan sonra kaz eti yiyemedim ama denemek isterseniz Kars Kaz Evi meşhur. Ayrıca Hangel isimli bir yemekleri var ki bu da üçgen biçiminde kesilmiş hamur parçalarının üstüne karamelize soğan, yoğurt ve tereyağı dökülmesinden oluşan lezzetli bir yemek. Kıymalısı da yapılıyor.
Ayrıca uçakla dönerken uçak dergisinde Sivas mutfağından ismi biraz farklı, “Hingel” olarak aynı yemeğin patateslisinin tarifini gördüm ve defterime not ettim. Anlaşılan, başka illerde de bu yemek ufak değişikliklerle yapılıyor. Bir de nohut ve etle yapılan piti isimli yemekleri var. Ayrıca her yerde içtiğimiz çaylar da bol ve lezzetliydi.
Önereceğim restoran, hem yemekleri, hem de ambiyansı ve canlı müziği sebebiyle Pushkin Restoran… Rus yazar ve şair Pushkin, 1829’da Kars’a gelmiş. Mazlum Ağa Hamamı’nda yıkandığı ve çok etkilendiği bilinen Pushkin, Kars’ı eşine yazdığı mektuplarda anlatmış.
Ayrıca, Craft Coffee isimli kafeyi tavsiye ederim. Kahvenizi içebileceğiniz ferah, modern, hoş bir yer. Bize burada kurabiye ikram ettiler. Genel olarak Kars’ta insanlar yardımsever ve içtendi.
Kars’ta peynir ve bal alabileceğiniz çok dükkan var. Boğatepe Köyü’nün ürünlerinin satıldığı bir dükkan da kent merkezinde bulunuyor.
İsviçre’den Kars’a geçen gelenek
Pushkin Restoran’da akşam yemeği yerken yan masada İlhan Koçulu’nun oturduğunu öğrendik. Kendisi, Kars’ın Boğatepe Köyü’nde doğup büyümüş ve köyünde peynircilik yapıyor. Hem peynir ustası olarak hem de köyünün kültürünün yaşatılması ve tanıtılması için yürüttüğü çalışmalarla tanınmış bir kişi. Kendisine merhaba dedik ve sohbet ettik. Ertesi gün Boğatepe Köyü’ne gidecektik ve kendisi Koçulu Peynircilik Kars Şube Müdürü Çağdaş Koçulu’yla bağlantı kurmamızı önerdi. Böylelikle doğru adrese ulaşmış olduk.
Kars’ın meşhur gravyer peynirinin tarihi hakkında Boğatepe Köyü’ndeki Türkiye’nin ilk ve tek peynir müzesinde bilgi aldım. 1880’den itibaren buraya yerleşen İsviçreli peynir üreticileri burada imalathaneler kurarak gruyère (gravyer) peynirinin üretimini başlatmışlar. Alp Dağları’na benzettikleri bu bölgeyi peynir üretimi için en uygun yer olarak seçmişler. Boğatepe Köyü, bugün Kars’ta halen gravyer ve kaşar peyniri üretiminin geleneksel yöntemlerle yapıldığı tek köymüş. Buraya gelmişken nefis peynirlerden almadan dönmek olmaz!
1880’lerde inşa edilen gravyer mandırası, İlhan Koçulu öncülüğünde ve köy halkının katkılarıyla restore edilerek müzeye dönüştürülmüş. Köydeki yaşam biçiminin varlığını sürdürmesine katkı sağlayan bir “ekomüze” olarak açılmış.
İlhan Koçulu’nun kurduğu ve Zümran Ömür’le birlikte başkanlığını yürüttüğü Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, köylerindeki kültürel mirasın korunması, tanıtılması ve yaşatılması, sürdürülebilir olması, köy yaşamının desteklenmesi ve kente göçün azalmasına katkı yapılması amacıyla çalışıyor. Koçulu, sohbetimiz sırasında köydeki kadınların çalışması, üretmesi ve sosyalleşmesi için gayret sarf ettiklerini söyledi. Boğatepe Köyü’nün kadınları, peynir üretiminin yanı sıra köydeki yaklaşık 650 çeşit bitkiden yenebilir ve faydalı olanlarının yetiştirilmesi ve kullanılması hakkında da eğitimler almış. Ayrıca, yurt dışından “dayanışmacı turizm” anlayışıyla gelen ve köy evlerinde konaklayan ziyaretçilerle iletişim kurabilmek ve onlara rehberlik yapabilmek için Fransızca eğitimi almışlar. Köydeki insanların kentlerde tanıdıklarının olmasından mutluluk duyduklarını ifade eden Koçulu, ziyaretçilerle köylülerin sohbet etmesinin önemini vurguladı. Sizin de yolunuz bu köye düşerse veya başka köylere giderseniz bunu hatırlayın, olur mu? Köyde kahvaltı etmek de mümkün. Köy evlerinde hazırlanan “Boğatepe kahvaltısı”nı deneyebilirsiniz. Tüm bu yapılan çalışmalar ne kadar güzel bir örnek oluşturuyor ve ilham veriyor.
Çıldır Gölü’ne de gittik. Kış aylarında donan gölün kıyısında Kars Valiliği’nin tesislerinde sarı balık yedik. Donmuş gölün üstünde yürüyüş yapabilir, bembeyaz manzarasıyla sizi sakinleştirmesine izin verebilir, fotoğraf çekebilirsiniz.
Turla gitmiyorsanız araba kiralamanızı tavsiye ederim. Ani Harabeleri, Çıldır Gölü, Boğatepe Köyü gibi yerlere arabayla gidebilirsiniz.
Kars, farklı kültürlerin bıraktığı izlerin bugün de görülebildiği bir yer… Yıllar önce göçüp gitmiş olsalar da, belki bir binanın güzelliğinde, bir sandalyenin zarafetinde, belki de bir pastanedeki pastalarda kendini hatırlatıyor sanki… Kaybolmuyor bir şekilde. Kars’ta bunu hissettim. Kristal ve Kars kelimeleri yakıştı birbirine, yazımın başlığı Kristal Kars olsun dedim…
Harika bir tanımlama
Teşekkürler
Bahar Kars’ta ne güzel anlatmışsın. Yazını okuyunca bu şehri görmem gerektiğini düşündüm. Ellerine sağlık.
Yorumlama ve anlatım süper
Harika bir yazı ve fotoğraflar, eline sağlık.
Bu arada, İlhan Koçulu’nun kurduğu Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Mart 2018’de Sabancı Vakfı tarafından Fark Yaratan seçilmişti.
Kısa videosu şu linkte:
http://www.sabancivakfi.org/tr/sosyal-degisim/bogatepe-cevre-ve-yasam-dernegi
Zerrin Hanım, çok teşekkürler. Sayfayı inceledim, videoyu izledim. Gerçekten fark yaratmışlar. Etkilendim. Umarım onları örnek alır birçok insan.